Ana içeriğe atla

Cumartesi'nin Hikmeti, Hor Görülmüşlüğü, İmkanları ve Dipten Dipten İnsana Binen Hüznü Üzerine.

Naber? Nasıl gidiyor?

Bugün bu yazıyı hakikaten bu yazıları planladığım bir formatta klavyeye alıyorum. Sarhoşum ve planlamadan basacağım öylece tuşlara. Bakalım, nereye gideceğiz?

Bu ara Ari Barokas’ın “Lafıma Gücenme” albümüne düştüm. Çok güzel bir albüm. Böyle gitar ağırlıklı, ama Anadolu’dan bir sürü ezgi var. İşbu yazı da bu albüm arka planda çalarken yazılmaktadır. İşbu okuyucu bu yazıyı böyle okursa, yazarı mutlu eder. Ama zorunlu da değil yani. Biraz şey gibi düşünebilirsiniz, katılımı zorunlu olan motivasyon yükseltme etkinliği gibi.

Cumartesi geceleri sarhoş olmak içindir. Pazar günleri de bunu affettirmek için. İnsanlar bu yüzden Pazar günleri kiliseye gider. Cumartesi çok içmişlerdir ve saçma sapan utandıkları hareketler yapmışlardır. Lokalleştirmek gerekirse de, Cumartesi günleri içmek içindir, mümkünse erkek erkeğe ve gizli. Bu nedenler Cuma günleri bir sonraki günde işlenecek günahların, önden affını istemek; Cumartesi’ye günahları resetleyerek girmek içindir.

Cumartesi günler içindeki en şanlı olanıdır. Cumartesi, Osmanlı Padişahları içinde; Kanuni Sultan Süleyman’dır. Kendinden önceki mükemmeldir, kendisi şanlıdır ve kendinden sonraki afedersiniz ama sik gibidir. Yani Cumartesi gecesi o haftanın mutluluk ve eğlence bakımından muhtemelen pik noktası olduğunu bilirsiniz ya, işte o anlarda bir hüzün burulması girer içinize. Yani ersatesi gün sanki zevk içinde koştururken sabuna basıverip de tahtalı köye tek gidişlik bir bilet alıverecekmişsiniz gibi dandik bir gündür. Ama Cumartesi diğer tüm günleri dize getirmiş bir gündür. Öyle ki, aslında tüm haftayı Cumartesi günkü planlarınıza odaklı yaşar, şekillendirirsiniz. Öyle bir "ruler", "game maker" yapısı vardır Cumartesi'lerin. Cumartesi bir içki markası için aşırı iyi bir isim bence. Şarap da olur, ama asıl rakı için iyidir. Çünkü Cumartesi’nin yukarıda özetlediğim kotasyonlarından dolayı, neşe maksimuma ulaşsa da saatin ilerlemesi ile bir burukluk da baş gösterir. Yine geliyor tipini siktiğim dedirtir yani. Valla bana dedirtiyor. Bir şey hem nasıl bu kadar iyi olur, hem de gelecek ile ilgili olumsuz bir imaj çizer bilmiyorum ama çok mutlu olup aptalca şeyler yapmak gibi işte. Bu nedenle Cumartesi çok güzel bir içki ismi.


Cumartesi ne kadar hak etse de tam bağımsızlığını ilan edememiş eğlenceli bir gündür. Bu yönüyle Cumartesi aslında bir Güney Amerika ülkesidir. İnsanlar hoyratça dans ederler, içki içerler ve birbirleri ile sevişirler. Dostlar birbiri ile buluşur. Büyük masalar kurulur. Bu masalarda hem pembe saçlı veganımsı ablalar hem dedeler hem beş yaşında torunlar hem de kapalı hanım kızlar oturur. Pardon, bu başka bir bağlamdı. Kapitalizm parazit yaptı. İnsanların eğelendiği, mutlu olduğu, paylaştığı ve daha az üretip daha çok keyif çattığı bu muazzam gün, Cuma’nın gölgesindedir. Bu muhteşem günün başka bir işlevi yokmuş da tek işlevi Cuma’dan sonra gelmekmiş gibi isimlendirilmiştir. Bunun neden böyle olduğunu da biraz siz düşünün derim. Her şeyi de ban anlatamam. Cumartesi ile ilgili aslında içerik olmayan daha fazla içerik çıkarabilir miyim? Tabii ki de çıkarabilirim. Cumartesileri bunu yapmak için çok uygundur çünkü zihnin boştur. Cumartesi bir açık karttır, nasıl harcamak istediğin sana kalmış bir tabula rasa’dır. Bu gün (bugün değil) neyin nasıl olmasını istediğini belirleyebildiğin belki de tek gündür. İstersen, geçenin 2:30’unde Cumartesi’nin hikmetinde bir şeyler yazmaya çalışırsın, istersen de akşamın 09:30’unda yatıp erkenden uyursun. Limit gökyüzü. Burda bitti. Yeşilçam filmleri gibi düşünün, son yazmasam son olduğunu anlamadığınızı varsayıp okuyucumu aşağılıyorum. Ne rezil bir herifim ben.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bel Fıtığı, Felç Olan Mutfak Robotları, Yürüyen Merdivenler, Biraz Irkçılık, Biraz da Cinsiyetçilik ve Boktan Kamu Supotları

Naber? Özlettim kendimi değil mi? İşbu yazı kır evinin verandasında rüzgar gülüne rastlayamamanın büyük acısı ile klavyeye alınmıştır. Yazmasam çıldıracağım günlerdeyim, ama yazdıklarım da yazmasam beni çıldırtacak şeyler değil. Sadece kafamı dağıtması için yaptığım laklaklarım… Bir zihin oyalaması. Neyse, buranın amacı kasvetimi size yansıtmak değil de bazı komik şeyler anlatmak. Bel fıtığım çıktı mesela. 28 yaşında bedenini çok az zorlayan ve büyük oranda düzenli beslenen bir birey olarak fıtıklılar kulübüne isteksiz bir giriş yaptım. Fıtıkla beraber de de hayatıma yogayı sokma gayretindeyim. Bakınca asla spor gibi gözükmeyen bir dizi hareketin bu kadar etkili olabileceğini düşünmezdim. Öyleymiş ama.  KAMU SUTOPU: Yoga yapın, sigara içmeyin ve asla anneannenize uçan tekme atmayın. Veya atın… Bu konu size kalmış. Annenanne demişken, anneannemin nasıl kendini felç ettiğini anlatmış mıydım size? Dizleriyle ilgili yaşadığı problemlerden sonra, birkaç minik operasyonu takiben kad...

Kendimce Zihin Akışı

Naber? Nasıl gidiyor? Yüzmeyi çok seviyorum. İlk geçliğimin önemli kısmı su içinde geçti. Lisenin bittiği yaz, sabahları erkenden kalkıp KL08'e atlayıp, varyanttan aşağı sallanıp denize girdim. İstanbul'da böyle şeyler yok. Yüzmek için bir havuza mahkumsunuz. Havuz da keyifli bir şey. Keşke şahsi bir havuzum olsa. İstediğim zaman girsem. Birkaç kulaç adacak kadar da uzun olsa. 25 metre falan iyi bence. Keşke böyle bir havuzum olsa. Böyle hayaller kurduğumda, o havuz için gereken enerji ve su miktarını düşünerek üzülüyorum. Afrika'daki çocukların içme suyu bile yok diyorum. Sonra da kendi üstümde yarattığım baskıdan kaçınmak için bana ne ya, onların babaları da çalışıp yapsaymış diliyorum. Bir arkadaş vardı bizim lisede, zengindi. Biz de onunla zengin diye dalga geçerdik. Bir noktada kızıp, babam çalışmış yapmış ibineler; sizin babanız da çalışıp yapsaymış demişti. Açık sözlülüğünü takdir etmiştim. Bir tane de stajyerimiz olmuştu bir iş yerimde. Staja BMW arabasıyla geliyor,...

2022 Almanak - Savunduğum Durumuna Düştüklerim

Naber? Nasıl gidiyor? Biraz geç bir 2022 değerlendirmesi ama bence değecek. Çünkü insanlar seneleri değerlendirirken genelde yapabildikleri ve yapamadıkları şeylere odaklanıyorlar. Bence yanlışlıkla yaptıkları veya yapıyormuş zannedildikleri konular da çok önemli. Gözüne güneş ışınları girdiği için yanlışlıkla birini öldüren birini biliyorum mesela. Yanlışlıkla düştüğümüz durumlar bence değerlendirme dışı tutulabilecek bir durum değil bence. O yüzden "savunuyor durumuna düştüğüm" konu ve kişileri aşağıda listeledim. En masumundan, en karanlığa göre de sıraladım. 1. Kavga (Şiddet) Bu olay çok garip vuku buldu. Ben Şişli'de ikamet etmekteyim. Bilen bilir, güzide belediyemizin de bir Komşu Kart projesi var. Bu proje kapsamında haftanın belirli gün ve saatlerinde biriktirdiğiniz geri dönüşüm atıklarını almaya bir ekip geliyor ve birikiminiz karşılığında size puan veriliyor. Biz buna evde kısaca (?) "geri dönüşümü vermek" diyoruz. Bir gün geri dönüşümü vermeye ...