Ana içeriğe atla

Ölüm Sonrası Üzerine

 Naber? Nasıl gidiyor?


Yine adet olduğu üzere yazma sıklığım ve iştahım hakkında konuşarak başlıyorum. Çünkü kendimden bahsetmezsem bu sohbetin ne anlamı kalır?! Siz bütün okuyanlar, hatta benim dışımda var olan herkes benim kendimle ilgili devinimlerimi dinlemek, benim hakkımda konuşmak için varsınız.

Geçenlerde bu blog’ta ananemin kendini bilinçli olarak felç ettiğinden bahsetmiştim. Temelde yaşadığı diz ameliyatlarından sonra ananem acı verici olduğu için yürümeyi bıraktı. O yürümeyi bırakınca, bacaklarındaki kaslar da onu bıraktı. Geçenlerde annemle konuştuk, kendi elleriyle yemek yemeyi bıraktığını da söyledi. Ben de anneme, bunun çok zor bir hayat olduğunu; acaba ananem için doğru olanı olanı yapmanın zamanının gelip gelmediğini sordum. Anlamadığını söyleyince, bir yastık aracılığı ile nefesini kesmek suretiyle hayatına son vermenin gerçek bir win-win durumu yaratabileceğinden bahsettim. Önce güldü. Ertesi gün de beni aradı ağlayarak ve şöyle söyledi “Haberin var değil mi, ananen öldü”.  


Öldükten sonra ne olacağımla pek ilgilenmiyorum ama ilgileniyor olsaydım, yani bunun benim için bir önemi olsaydı kesinlikle Türkiye’de gömülmek istemezdim. Defin işlemlerinin üç temel adımı var: yıkama, cenaze namazı ve gömme. 


Yıkama olayı çok ofansif. Kirli bir insan olduğunu varsayan kırıcı bir tutum ve asla tanımadığınız biri sizin beden bütünlüğünüze rızanız olmadan müdahale ediyor.


Cenaze namazı ise hem o kadar cinsiyetçi hem de o kadar yalap şap bir şey ki, kimse bu etkinlik için bir zahmete katlanmıyor. Gözlemlediğim kadarıyla cenaze namazını kılanların (erkekler) büyük çoğunluğu abdestli bile değil. Erkeklerin bir şeyleri kuralına göre yapamamasına bayılıyorum. Tür olarak, basit talimatları bile takip edemeyen düşük zekalılığın küçük bir tezahürü adeta. 


Sonrasında da sizi, beyaz bir çarşafa sarılmış sizi, götürüp aşırı rastgele açılmış bir çukura indiriyorlar. İndirme işini birinci dereceden bir yakını yapıyor. Bunun nedenini anlayabilmiş değilim.  Duygusal olarak zorlanan birini, fiziksel olarak da zorlayarak duygusal acısını baskılamaya dair bir strateji olabilir mi? Hiç ölüyle uğraştınız mı bilmiyorum ama ölüler çok ağır olur. Canlı olan 80 kg biriyle, ölü olan 79 kg 979 gram birinin hissedilen ağırlıkları arasında çarpıcı bir büyüklük vardır. “Ölü eti ağır olur” diyeceğim ama yanlışlıkla ata sözü keşfetmekten korktuğum için diyemiyorum. Bu gömülme işlerinde operasyon o kadar rastgele ki, sizi aşağıya sürükleyerek falan indirip sonra da üstünüze beton levhalar koyuyorlar. Sonrasında da erkekler sırayla kürekle toprak atıyor. Ben de bu esnada içimden, KÜÇÜK KEPÇE İLE BU İŞ HALLEDİLEMEZ Mİ, GERİZEKALI HERİFLER diyorum. 


Bu esnada da babam sürekli etrafta birini yakalayıp, dedemin (YILDIRIR) gömülü olduğu mezarlığın ne kadar muhteşem olduğundan, girişte bir bilgisayar yardımıyla

isim yazarak mezarın lokasyon bilgisine ulaşabildiğinden, hatta istersen hiç mezarlığa gitmeden mezarlık bakım hizmeti de satın alabildiğinden, üstelik mezarlığın şehre de gayet yakın olduğundan ama şehrin içinde kalmadığından, aynı kelimelerden oluşan aynı cümleleri aynı sırası ile söyleyebilme becerisini göstererek darlıyor.

Bu deneyim bana bir kere daha şunu gösterdi, mümkünse Unaytıt Sıteyts of Ameeeriyka’da ölmek gerek. O zaman çünkü böyle seni giydirip süsleyip gerçek bir veda etkinliği sonrası toprağına kadar asansörle bırakıyorlar. İki coğrafya arasındaki bireycilik farkı sadece dirilere değil ölülere de tavırlar konusunda oldukça belirleyici. 


KİŞİSEL bloğumdaki KİŞİSEL devinimlerimi dinlediğiniz, anlattığım son derece KİŞİSEL olaya ilgi gösterip sonuna kadar okuduğunu için teşekkürler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bel Fıtığı, Felç Olan Mutfak Robotları, Yürüyen Merdivenler, Biraz Irkçılık, Biraz da Cinsiyetçilik ve Boktan Kamu Supotları

Naber? Özlettim kendimi değil mi? İşbu yazı kır evinin verandasında rüzgar gülüne rastlayamamanın büyük acısı ile klavyeye alınmıştır. Yazmasam çıldıracağım günlerdeyim, ama yazdıklarım da yazmasam beni çıldırtacak şeyler değil. Sadece kafamı dağıtması için yaptığım laklaklarım… Bir zihin oyalaması. Neyse, buranın amacı kasvetimi size yansıtmak değil de bazı komik şeyler anlatmak. Bel fıtığım çıktı mesela. 28 yaşında bedenini çok az zorlayan ve büyük oranda düzenli beslenen bir birey olarak fıtıklılar kulübüne isteksiz bir giriş yaptım. Fıtıkla beraber de de hayatıma yogayı sokma gayretindeyim. Bakınca asla spor gibi gözükmeyen bir dizi hareketin bu kadar etkili olabileceğini düşünmezdim. Öyleymiş ama.  KAMU SUTOPU: Yoga yapın, sigara içmeyin ve asla anneannenize uçan tekme atmayın. Veya atın… Bu konu size kalmış. Annenanne demişken, anneannemin nasıl kendini felç ettiğini anlatmış mıydım size? Dizleriyle ilgili yaşadığı problemlerden sonra, birkaç minik operasyonu takiben kad...

Kendimce Zihin Akışı

Naber? Nasıl gidiyor? Yüzmeyi çok seviyorum. İlk geçliğimin önemli kısmı su içinde geçti. Lisenin bittiği yaz, sabahları erkenden kalkıp KL08'e atlayıp, varyanttan aşağı sallanıp denize girdim. İstanbul'da böyle şeyler yok. Yüzmek için bir havuza mahkumsunuz. Havuz da keyifli bir şey. Keşke şahsi bir havuzum olsa. İstediğim zaman girsem. Birkaç kulaç adacak kadar da uzun olsa. 25 metre falan iyi bence. Keşke böyle bir havuzum olsa. Böyle hayaller kurduğumda, o havuz için gereken enerji ve su miktarını düşünerek üzülüyorum. Afrika'daki çocukların içme suyu bile yok diyorum. Sonra da kendi üstümde yarattığım baskıdan kaçınmak için bana ne ya, onların babaları da çalışıp yapsaymış diliyorum. Bir arkadaş vardı bizim lisede, zengindi. Biz de onunla zengin diye dalga geçerdik. Bir noktada kızıp, babam çalışmış yapmış ibineler; sizin babanız da çalışıp yapsaymış demişti. Açık sözlülüğünü takdir etmiştim. Bir tane de stajyerimiz olmuştu bir iş yerimde. Staja BMW arabasıyla geliyor,...

2022 Almanak - Savunduğum Durumuna Düştüklerim

Naber? Nasıl gidiyor? Biraz geç bir 2022 değerlendirmesi ama bence değecek. Çünkü insanlar seneleri değerlendirirken genelde yapabildikleri ve yapamadıkları şeylere odaklanıyorlar. Bence yanlışlıkla yaptıkları veya yapıyormuş zannedildikleri konular da çok önemli. Gözüne güneş ışınları girdiği için yanlışlıkla birini öldüren birini biliyorum mesela. Yanlışlıkla düştüğümüz durumlar bence değerlendirme dışı tutulabilecek bir durum değil bence. O yüzden "savunuyor durumuna düştüğüm" konu ve kişileri aşağıda listeledim. En masumundan, en karanlığa göre de sıraladım. 1. Kavga (Şiddet) Bu olay çok garip vuku buldu. Ben Şişli'de ikamet etmekteyim. Bilen bilir, güzide belediyemizin de bir Komşu Kart projesi var. Bu proje kapsamında haftanın belirli gün ve saatlerinde biriktirdiğiniz geri dönüşüm atıklarını almaya bir ekip geliyor ve birikiminiz karşılığında size puan veriliyor. Biz buna evde kısaca (?) "geri dönüşümü vermek" diyoruz. Bir gün geri dönüşümü vermeye ...