Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kendimce Zihin Akışı

Naber? Nasıl gidiyor? Yüzmeyi çok seviyorum. İlk geçliğimin önemli kısmı su içinde geçti. Lisenin bittiği yaz, sabahları erkenden kalkıp KL08'e atlayıp, varyanttan aşağı sallanıp denize girdim. İstanbul'da böyle şeyler yok. Yüzmek için bir havuza mahkumsunuz. Havuz da keyifli bir şey. Keşke şahsi bir havuzum olsa. İstediğim zaman girsem. Birkaç kulaç adacak kadar da uzun olsa. 25 metre falan iyi bence. Keşke böyle bir havuzum olsa. Böyle hayaller kurduğumda, o havuz için gereken enerji ve su miktarını düşünerek üzülüyorum. Afrika'daki çocukların içme suyu bile yok diyorum. Sonra da kendi üstümde yarattığım baskıdan kaçınmak için bana ne ya, onların babaları da çalışıp yapsaymış diliyorum. Bir arkadaş vardı bizim lisede, zengindi. Biz de onunla zengin diye dalga geçerdik. Bir noktada kızıp, babam çalışmış yapmış ibineler; sizin babanız da çalışıp yapsaymış demişti. Açık sözlülüğünü takdir etmiştim. Bir tane de stajyerimiz olmuştu bir iş yerimde. Staja BMW arabasıyla geliyor,...
En son yayınlar

2022 Almanak - Savunduğum Durumuna Düştüklerim

Naber? Nasıl gidiyor? Biraz geç bir 2022 değerlendirmesi ama bence değecek. Çünkü insanlar seneleri değerlendirirken genelde yapabildikleri ve yapamadıkları şeylere odaklanıyorlar. Bence yanlışlıkla yaptıkları veya yapıyormuş zannedildikleri konular da çok önemli. Gözüne güneş ışınları girdiği için yanlışlıkla birini öldüren birini biliyorum mesela. Yanlışlıkla düştüğümüz durumlar bence değerlendirme dışı tutulabilecek bir durum değil bence. O yüzden "savunuyor durumuna düştüğüm" konu ve kişileri aşağıda listeledim. En masumundan, en karanlığa göre de sıraladım. 1. Kavga (Şiddet) Bu olay çok garip vuku buldu. Ben Şişli'de ikamet etmekteyim. Bilen bilir, güzide belediyemizin de bir Komşu Kart projesi var. Bu proje kapsamında haftanın belirli gün ve saatlerinde biriktirdiğiniz geri dönüşüm atıklarını almaya bir ekip geliyor ve birikiminiz karşılığında size puan veriliyor. Biz buna evde kısaca (?) "geri dönüşümü vermek" diyoruz. Bir gün geri dönüşümü vermeye ...

Ölüm Sonrası Üzerine

  Naber? Nasıl gidiyor? Yine adet olduğu üzere yazma sıklığım ve iştahım hakkında konuşarak başlıyorum. Çünkü kendimden bahsetmezsem bu sohbetin ne anlamı kalır?! Siz bütün okuyanlar, hatta benim dışımda var olan herkes benim kendimle ilgili devinimlerimi dinlemek, benim hakkımda konuşmak için varsınız. Geçenlerde bu blog’ta ananemin kendini bilinçli olarak felç ettiğinden bahsetmiştim. Temelde yaşadığı diz ameliyatlarından sonra ananem acı verici olduğu için yürümeyi bıraktı. O yürümeyi bırakınca, bacaklarındaki kaslar da onu bıraktı. Geçenlerde annemle konuştuk, kendi elleriyle yemek yemeyi bıraktığını da söyledi. Ben de anneme, bunun çok zor bir hayat olduğunu; acaba ananem için doğru olanı olanı yapmanın zamanının gelip gelmediğini sordum. Anlamadığını söyleyince, bir yastık aracılığı ile nefesini kesmek suretiyle hayatına son vermenin gerçek bir win-win durumu yaratabileceğinden bahsettim. Önce güldü. Ertesi gün de beni aradı ağlayarak ve şöyle söyledi “Haberin var değil mi, a...

Şakalar, Futbol Sevgisi, Meryem Uzerli, Lazlar ve Cüceler, Özel Okul Tuvaleti

Naber? Nasıl gidiyor?  Sizi gülmekten yerlere yatıran şakalarımı özlediniz mi? Komedi şova hazır mısınız?  O zaman gelin benimle... Bunun bir şaka blog'u olduğunu ve yazdığım şeylerin şaka olduğunu; hatta bir bakıma komik bile sayılabileceklerini sevgili zevceme bir türlü kabul ettirebilmiş değilim. Kendisi yazdıklarıma bir sıfat biçmekten çekinip kısaca "blogun" diyor. Ben de her seferinde kendisini "komedi blogum mu?" diye düzeltiyorum. O da evet, blogun işte diyor. Diplomatik olarak yazdıklarımın komedi türüne ait olabileceğini kendisine kabul ettirmiş olsam da gündelik hayatta böyle bir muvaffakiyetten söz etmek mümkün değil. Canın sağ olsun sevdiceğim. Ben kıs kıs hatta bazen de keh keh diye gülüyorum kendi yazdıklarıma. Bence bende Türkiye'de siyasetçi olacak bir kumaş var. Bir şeyleri beceremesem de beceremediklerimi çok beğeniyorum. Keh keh. Son yıllarda tekrar futbola düştüm. Önceleri bir iş zorunluluğu olarak hayatıma girse de, yavaş yavaş kendisin...

Süreklilik, Voldemort, Akıl Verme, Afrikalılar ve Kölelik Üstüne

Naber? Nasıl gidiyor? Bu benim bu blog’ta 14. yazım. İnanılılır gibi değil! Sanırım artık hayatımda birtakım işleri düzenli olarak yapabildiğim, bir karar verdiğimde uygulayabildiğim dönemdeyim. İlk yedi yılı sınırlı bilişsel beceri nedeniyle gelişime adanmış bir gelişim dönemi olarak düşünürsek yirmi yıl için büyük bir ilerleme. Bugün bizzat parasını vererek (5 tiel), halka açılmasına ön ayak olduğum bir içerikte Voldemort’un yaşasaydı ve Türk olsaydı MHP’li olacağına dair bir argüman okudum. Bence bu kesinlikle yanlış. Çünkü MHP, muhafazakar bir müesses nizam partisi. Fakat Voldemort daha çok kökten değişimi, mevcudu tehdit eden bir anlayışı destekleyen biri. Safkan olmayanlara tamamen karşıtı burada bir ırkçı-milliyetçi eğilim olduğuna hem fikiriz fakat MHP daha pragmatist bir yaklaşım takip eden bir oluşum. Yeri gelir hem kanı bulandıracak hem de kültürel değerleri kökten değiştirecek açık kapı ve milyonlarda göçmen gibi politikalara destek verebilir. Fakat, Voldemort bu uğurda lan...

Cumartesi'nin Hikmeti, Hor Görülmüşlüğü, İmkanları ve Dipten Dipten İnsana Binen Hüznü Üzerine.

Naber? Nasıl gidiyor? Bugün bu yazıyı hakikaten bu yazıları planladığım bir formatta klavyeye alıyorum. Sarhoşum ve planlamadan basacağım öylece tuşlara. Bakalım, nereye gideceğiz? Bu ara Ari Barokas’ın “Lafıma Gücenme” albümüne düştüm. Çok güzel bir albüm. Böyle gitar ağırlıklı, ama Anadolu’dan bir sürü ezgi var. İşbu yazı da bu albüm arka planda çalarken yazılmaktadır. İşbu okuyucu bu yazıyı böyle okursa, yazarı mutlu eder. Ama zorunlu da değil yani. Biraz şey gibi düşünebilirsiniz, katılımı zorunlu olan motivasyon yükseltme etkinliği gibi. Cumartesi geceleri sarhoş olmak içindir. Pazar günleri de bunu affettirmek için. İnsanlar bu yüzden Pazar günleri kiliseye gider. Cumartesi çok içmişlerdir ve saçma sapan utandıkları hareketler yapmışlardır. Lokalleştirmek gerekirse de, Cumartesi günleri içmek içindir, mümkünse erkek erkeğe ve gizli. Bu nedenler Cuma günleri bir sonraki günde işlenecek günahların, önden affını istemek; Cumartesi’ye günahları resetleyerek girmek içindir. Cumartesi ...

Bel Fıtığı, Felç Olan Mutfak Robotları, Yürüyen Merdivenler, Biraz Irkçılık, Biraz da Cinsiyetçilik ve Boktan Kamu Supotları

Naber? Özlettim kendimi değil mi? İşbu yazı kır evinin verandasında rüzgar gülüne rastlayamamanın büyük acısı ile klavyeye alınmıştır. Yazmasam çıldıracağım günlerdeyim, ama yazdıklarım da yazmasam beni çıldırtacak şeyler değil. Sadece kafamı dağıtması için yaptığım laklaklarım… Bir zihin oyalaması. Neyse, buranın amacı kasvetimi size yansıtmak değil de bazı komik şeyler anlatmak. Bel fıtığım çıktı mesela. 28 yaşında bedenini çok az zorlayan ve büyük oranda düzenli beslenen bir birey olarak fıtıklılar kulübüne isteksiz bir giriş yaptım. Fıtıkla beraber de de hayatıma yogayı sokma gayretindeyim. Bakınca asla spor gibi gözükmeyen bir dizi hareketin bu kadar etkili olabileceğini düşünmezdim. Öyleymiş ama.  KAMU SUTOPU: Yoga yapın, sigara içmeyin ve asla anneannenize uçan tekme atmayın. Veya atın… Bu konu size kalmış. Annenanne demişken, anneannemin nasıl kendini felç ettiğini anlatmış mıydım size? Dizleriyle ilgili yaşadığı problemlerden sonra, birkaç minik operasyonu takiben kad...