Ana içeriğe atla

Müzik, Abonelik, Dolandırıcılık ve Galericilik Üzerine

Naber? Nasıl gidiyor?


Biriniz bu ilk soruma mesaj ya da yorum olarak böyle dönse keşke. Nasıl gülerim anlatamam. Ben çok gülüyorum ya, her şey bana çok komik geliyor. Özellikle çok uzatılan, türevlenen şakalardan çok hoşlanırım. Bu nedenle de, hepinizi kestane balının diyarı Zonguldak Gökçebey Pazarlıoğlu köyünden selamlıyorum. Nihilistliğiniz ve yüzsüzlüğünüz daim olsun efendim. 


Bu aralar deli gibi klasik rock dinliyorum. Bir şey klasik olmuşsa, o şey bir klasiktir. Yani bir şey klasik olmuşsa boşuna olmuyor. Bir şekilde herkesi büyüleyen bir yapısı oluyor. Aslında davranış özelliklerimiz farklılık gösterse de temelde işlemcimiz (beyin) ve işletim sistemimiz (bilinç) hepimizde çok benzer çalıştığı için, kültür bağımsız beğenebildiğimiz şeyler oluyor. Mesela simetrik yüz. Mesela pentatonik ritimler. Bence ilginç.


Neyse, rock dinliyorum. Fakat YouTube’dan dinliyorum (#işbirliğideğildir). Birileri harika playlistler yapmış orada. Daha doğrusu harika şarkıları götgöte eklemlemek suretiyle harika tek videolar yapmış. YouTube gerçekten mükemmel bir ortam ya. Sınırsız içerikle beraber, insan zihninin olasılıklarını hesap edemeyeceği mükemmellikte yorumlarla da ansızın karşılaşabiliyorsunuz. Bu yorumlar beni inanılmaz eğlendiriyor. Bazen iştirak de ediyorum. Hatta bazen ağır troll salvoları atıyorum. Metrobüste karşılaştığım bir kızı tekrar aradığıma inandırdığım binlerce insan var. Aradan 7 yıl falan geçti ben postu atalı ve insanlar hala bulabildin mi yazıyor. Bence komik. 


Spotify’a para vermem. YouTube’a da para vermem. Hatta Netflix’e de para vermem. Bir hizmeti bedava alabiliyorsam (günde literally 567 Trendyol reklamı görmek de bedava sayılır)  ben o hizmete para vermem. Benzer şekilde bir hizmet ya da ürünün o fiyatı haketmeyeceğini düşünürsem de ona para vermem. Bu tavrım nedeniyle bazı çevrelerce cimri olarak sınıflandırıldığımı hissediyorum. Meşhur pilav ustası Mehmet Usta’nın da dediği gibi “pilav normal, siz gerizekalısınız”. Maalesef kültürümüzde bir şeye pahalı demek, bu para verilmez demek ayıp görülüyor. Sırf bu nedenle ikinci el arabaların fiyatları sıfırların üstünde olabiliyor. İnsan zihninin olasılıklarını hesap edemeyeceği aptallıkta bir olay.  Bence tam bir taşralılık. 


Taşralı canım bir arkadaşımı, yine taşralı başka bir arkadaşım dolandırmıştı zamanında. Temel dolandırma hamlesi (hamle diyorum çünkü bu bir ikna değildi) “sen kredi çekemeyecek kadar taşralısın” demek olmuştu. Sonra taşralı canım arkadaşım, taşralı dolandırıcı arkadaşıma taşralı olmadığını kanıtlamak ve güncel finansal araçları kullanabileceğini göstermek için kredi çekip, taşralı dolandırıcı arkadaşıma iddaa oynaması için vermişti. Nereden baksan tam usta işi bir dolandırma hikayesi. Tebrikler taşralı dolandırıcı arkadaşım. Bence başarılı. 


Suç ve suçluyu övdüğümüz bu yazımızda o zaman bir adım daha derinlere batıp, bu hafta bültenlere düşen bir grup minik suçluyu da övelim. Üç adet çocuk Ordu’dan çaldıkları arabayla İstanbul’da gezerlerken yakalanmışlar. Bu üç silahşörlerin yaş skalası da 12-14 arasına sıkışmış durumda. Arabayı galeriden çaldıkları için ayrı bir saygı duydum. Proleter dayanışması filizlendi kalbimde. Ama komedi burada bitmiyor. Çocukların araba çaldıkları galerinin ismi “Ergen Otomotiv”. Bence mükemmel.  


Çeşitli meslek erbaplarına karşı basmakalıp fikirlerim, bu işleri yapan insanlara giydirdiğim kişilik özellikleri var. Örneğin oto galericiler… Bir insan otogalericiyse büyük olasılıkla biraz çakaldır diye düşünüyorum. Çünkü oto galericilik normalde olmaması gereken bir meslek bence (buradan sonra sıra emlakçılara gelecek). Fakat bu iki meslek(!) kadar katma değerin düşük olduğu meslek görmedim. Emlakçılar hadi neyse, başkasının malını başkasına pazarlayarak komisyon alan kimseler. Fakat otogalericiler öyle mi? Alırken arabanın değerinin x kadar olduğuna inandırıp satarken de 2x olduğuna inandırmaya dayalı bir meslek. Sayın büyüğümüz State Gardenowner’ın da dediği gibi “kanalizasyon borusunu kendine bağlamış bir iş kolu”. Bence sorgulanabilir. 



Galericiler yar ve yardımcınız olsun! 

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bel Fıtığı, Felç Olan Mutfak Robotları, Yürüyen Merdivenler, Biraz Irkçılık, Biraz da Cinsiyetçilik ve Boktan Kamu Supotları

Naber? Özlettim kendimi değil mi? İşbu yazı kır evinin verandasında rüzgar gülüne rastlayamamanın büyük acısı ile klavyeye alınmıştır. Yazmasam çıldıracağım günlerdeyim, ama yazdıklarım da yazmasam beni çıldırtacak şeyler değil. Sadece kafamı dağıtması için yaptığım laklaklarım… Bir zihin oyalaması. Neyse, buranın amacı kasvetimi size yansıtmak değil de bazı komik şeyler anlatmak. Bel fıtığım çıktı mesela. 28 yaşında bedenini çok az zorlayan ve büyük oranda düzenli beslenen bir birey olarak fıtıklılar kulübüne isteksiz bir giriş yaptım. Fıtıkla beraber de de hayatıma yogayı sokma gayretindeyim. Bakınca asla spor gibi gözükmeyen bir dizi hareketin bu kadar etkili olabileceğini düşünmezdim. Öyleymiş ama.  KAMU SUTOPU: Yoga yapın, sigara içmeyin ve asla anneannenize uçan tekme atmayın. Veya atın… Bu konu size kalmış. Annenanne demişken, anneannemin nasıl kendini felç ettiğini anlatmış mıydım size? Dizleriyle ilgili yaşadığı problemlerden sonra, birkaç minik operasyonu takiben kad...

Kendimce Zihin Akışı

Naber? Nasıl gidiyor? Yüzmeyi çok seviyorum. İlk geçliğimin önemli kısmı su içinde geçti. Lisenin bittiği yaz, sabahları erkenden kalkıp KL08'e atlayıp, varyanttan aşağı sallanıp denize girdim. İstanbul'da böyle şeyler yok. Yüzmek için bir havuza mahkumsunuz. Havuz da keyifli bir şey. Keşke şahsi bir havuzum olsa. İstediğim zaman girsem. Birkaç kulaç adacak kadar da uzun olsa. 25 metre falan iyi bence. Keşke böyle bir havuzum olsa. Böyle hayaller kurduğumda, o havuz için gereken enerji ve su miktarını düşünerek üzülüyorum. Afrika'daki çocukların içme suyu bile yok diyorum. Sonra da kendi üstümde yarattığım baskıdan kaçınmak için bana ne ya, onların babaları da çalışıp yapsaymış diliyorum. Bir arkadaş vardı bizim lisede, zengindi. Biz de onunla zengin diye dalga geçerdik. Bir noktada kızıp, babam çalışmış yapmış ibineler; sizin babanız da çalışıp yapsaymış demişti. Açık sözlülüğünü takdir etmiştim. Bir tane de stajyerimiz olmuştu bir iş yerimde. Staja BMW arabasıyla geliyor,...

2022 Almanak - Savunduğum Durumuna Düştüklerim

Naber? Nasıl gidiyor? Biraz geç bir 2022 değerlendirmesi ama bence değecek. Çünkü insanlar seneleri değerlendirirken genelde yapabildikleri ve yapamadıkları şeylere odaklanıyorlar. Bence yanlışlıkla yaptıkları veya yapıyormuş zannedildikleri konular da çok önemli. Gözüne güneş ışınları girdiği için yanlışlıkla birini öldüren birini biliyorum mesela. Yanlışlıkla düştüğümüz durumlar bence değerlendirme dışı tutulabilecek bir durum değil bence. O yüzden "savunuyor durumuna düştüğüm" konu ve kişileri aşağıda listeledim. En masumundan, en karanlığa göre de sıraladım. 1. Kavga (Şiddet) Bu olay çok garip vuku buldu. Ben Şişli'de ikamet etmekteyim. Bilen bilir, güzide belediyemizin de bir Komşu Kart projesi var. Bu proje kapsamında haftanın belirli gün ve saatlerinde biriktirdiğiniz geri dönüşüm atıklarını almaya bir ekip geliyor ve birikiminiz karşılığında size puan veriliyor. Biz buna evde kısaca (?) "geri dönüşümü vermek" diyoruz. Bir gün geri dönüşümü vermeye ...